Platonik Aşkın Tarihçesi
Aslında bu yazıyı yazmak hiç aklıma gelmiyordu ama bir arkadaşım büyük bir aşk acısı içerisindeydi. Üstelik öyle bir acı ki, ezelden başlamış, sonsuza kadar sürecek türden bir platonik aşk.
Platon’dan Günümüze
Ben dershanede, Platon’u anlatmadan önce derse ilgi çekmek için platonik aşkın tarihçesini anlatırdım. “Platonik aşk Platon’dan geliyor, biliyor muydunuz?” dediğimde gözlerde bir anlık parıltı olurdu.
Antik Yunan’da aşk anlayışı bugünkünden farklıydı. Erkekler eğitim için bir araya gelir, öğrencilik–öğretmenlik ilişkisi ve erkekler arası yakınlık yaygındı. Kadınlar eğitim hayatında yer almadığı için aşk çoğu zaman erkekler arasında yaşanıyordu. Bu yüzden Platon’un aşkı anlatırken verdiği örnekler genellikle erkek figürler üzerinden oluyordu.
Bazıları “platonik aşk aslında eşcinsel bir karşılıksız aşktır” diyor. Ama kavramın bugünkü anlamıyla tek taraflı aşk hâline gelmesi çok daha sonra, Rönesans’ta gerçekleşiyor.
Platon’un kastettiği aşk, gizli veya karşılıksız aşk değildi. Onun için aşk, ruhu yücelten, insanı bedensel arzuların ötesine taşıyan bir yolculuktu. Bugünkü platonik aşkımız ise Platon’un yüksek ideallerinden, dramatik WhatsApp statülerine ve “story’den gizleme” taktiklerine evrilmiş durumda.
Ukte ve Hayranlık
İnsan hayatında “ukte” olabilir mi? Olur. Örneğin ben 2001 Dünya Kupası’nda İlhan Mansız’a öyle aşıktım ki, onunla evlenmek için dua ederdim. Bir gün evleneceğimizden emindim. İçten içe “aslında o da bana aşıktı ama haberi yoktu” diye düşünüyordum. Liseden mezun olana kadar umudumu tam anlamıyla kesmedim.
Zamanla anladım ki mesele İlhan Mansız değilmiş; onun hakkında hiçbir bilgim yoktu. Tek bildiğim Dünya Kupası’nda attığı altın goldü. Aslında bana o duyguyu yaşatan şey, onun hayatıma girmesi ihtimali değil; bende uyandırdığı hayranlıktı.
Bazen birini görürsün ve onu hayatına yakıştırırsın. Onun senin olması değil, sana hissettirdiği hayranlık önemlidir. Orada âşık olduğun şey, onun varlığı değil, sende açığa çıkan duygudur.
Acının İçinde
Platonik aşkın acısı, ulaşamayacağın birine duyduğun histe gizlidir. Onu gördüğünde kalbin hızlanır, ama hiçbir şey değişmez. Gülüşü, sözleri, bakışları; senin dünyanda koca bir yer kaplar. Her hatırladığında içini bir boşluk kaplar, her hayalini kurduğunda büyür o boşluk.
Bu acı sadece kavuşamamak değil; hislerini ve umutlarını tek başına taşımaktır. Platonik aşk, hem güzel hem yakan bir histir; seni hem besler hem de sarsar. Belki de yaşasan bile, hayal dünyan kadar geniş şeyler yaşamayacaksın. Hayalindeki insan mükemmel; o mükemmelliği gerçek hayatta bozamayacaksın. O yüzden o iz, o hayal, her zaman sende kalacak.
Platonik Aşkın Güzelliği
Gerçekleşip gerçekleşmemesi, kavuşup kavuşmaman ya da kimsenin bilip bilmemesi önemli değil. Önemli olan, o his seni sen yapan duyguyu yaşatıyor; hayata bakışını, kalbini ve hayal gücünü besliyor.
Belki aşkın en temiz, en yüce hali budur. İnsan bazen sevdiği kişiyi sahiplenmek istemez, sadece onun varlığına ve kendisinde uyandırdığı güce hayran kalır. İşte platonik aşk, kalbin ve ruhun kendi içinde kurduğu en saf masaldır.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil