İlk Adımı Kim Atmalı?
Büyük soru: “İlk adımı kim atmalı?”
Cevap basit: “Kim daha az gururluysa o.” Ama hayat öyle işlemiyor işte. İlk adımı atmak bazen mayın tarlasında yürümek gibi geliyor. Düşünüyorsun sürekli: “Patlar mı, patlamaz mı?” Ama patlamaz. En fazla biraz rezil olursun, o da bir süre sonra geçer gider. Ama biz ne yapıyoruz? Gerekli gereksiz kuruntularla büyütüyoruz da büyütüyoruz bu mevzuyu.
Bir düşün bakalım, bu ilk adımı atmaktan niye bu kadar korkuyorsun? Rededilme korkusu mu? Egonun kırılma ihtimali mi? Yoksa o klasik “Ya sonra hep ben mi adım atan olacağım?” endişesi mi? Tam olarak neyden korkuyorsun bilmiyorsun belki ama sıkı sıkıya tutunuyorsun. Bırakmıyorsun. İçindeki ses “At şu adımı artık, hadi!” diye bağırsa bile beynindeki o gurur köşesi, “Asla! O yapsın!” diye geri basıyor.
Bir de şu var tabii: “İlk adımı atan zayıf görünür” diye bir düşünce var ortada. Kim uydurdu bilmiyorum ama herkes buna inanıyor. Halbuki gerçek tam tersi: İlk adımı atan zayıf değil, cesur biri. Çünkü risk alıyor. Ama bu cesaret, nedense hep “fazla istekli” olmakla karıştırılıyor. Oysa iş çok basit: Birini istiyorsan, belli et. Hislerin karmaşık değil, hayat da o kadar karmaşık değil.
Ama iş romantik ilişkilere gelince, işler biraz karışıyor, kabul ediyorum. Bak şimdi, içinden geçenleri tahmin ediyorum: “Ya ben bir adım atarsam ama o karşılık vermezse? Fazla mı kolay görünürüm? Ya sonra…” Bir dur, sakin ol. Çok düşünüyorsun. Fazla düşünmek, asıl adım atmanın önündeki engel. Bak, bu hislerin Einstein’ın “Görecelik teorisi” değil. İlla çözmen gereken bir formül yok. Basit düşün: Bir şey hissediyorsan, ifade et. Bu kadar.
Bir de ilk adım dediğin illa büyük, sarsıcı bir şey olmak zorunda değil. Küçük bir “Merhaba” yetiyor bazen. Ya da hafif bir gülümseme. Küçük bir espri bile işleri başlatabilir. Yani, koskoca bir taşın altına elini koymana gerek yok. Küçük bir hareket bile bazen çığ etkisi yaratabilir.
Ama bir şey daha var: İlk adımı atan hep sen olma, tamam mı? Çünkü denge önemli. Sürekli adım atan kişi olursan, bu iş bir süre sonra yorucu olmaya başlar. O yüzden, evet, adımını at ama bir yandan karşıdan gelen adımları da kontrol et. Çünkü tek taraflı yürüyen ilişkilerde yol bitmez ama sen bitersin.
Velhasıl, kim atmalı bu ilk adımı?
Cevap net: İçinden kim geliyorsa, o atsın. Ama bekleyerek de zaman kaybetme. Ömür kısa, “Keşke şunu söyleseydim,”dediğin bir gün olsun istemezsin. İçinden bir adım atmak geliyorsa, git ve yap. Karşı taraf ne yaparsa yapsın, senin bu cesaretin bile başlı başına bir kazanım. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Yapalım bakalım ilk yorumu evet cesur ve cesaretli olmak önemli ama dediğin gibi denge çok önemli, terazin şaşarsa sen de tepetak olursun.
YanıtlaSilBazen tepe taklak olmak farklı acıdan bakmaya sebep olur :) yine devam edilir :)
Sil