Severek Ayrılmak: Yolların Kavşağında Kalan Aşklar
Bazen seversin, öyle derin, öyle tutkulu ki, kelimelerle anlatmak imkânsız gelir. Her anı onunla yaşamak istersin, sadece duygular değil, bedenler de birbirine karışır. Ama işte, o yakınlık bile yetmez bazen. Arzunun verdiği yoğunluk, o karşı konulmaz çekim bile her şeyi çözemez. Aranızda fırtınalar kopar, ama yine de bir yerde eksik bir şeyler vardır. Bu, sadece bir aşkın hikayesi değildir; aynı zamanda bir sırdır, gölgelerin içinde saklı kalan bir hayat.
Belki de bu yüzden her şey daha yoğun gelir. Her dokunuş, her an sanki sonuncuymuş gibi hissedilir. Ama yine de, bir noktada, bu yoğunluk bile sizi bir arada tutmaya yetmez. Gizli yaşanan bir aşkın ağırlığı belki de sizi yormuştur. Her şeyi gözlerden uzak, saklı yaşamak zorundasın. Sanki hep bir oyunun içindesinizdir. Gözler üzerinizde değilken, o tutkunun zirvesindesiniz; ama dışarıda, topluma karıştığınızda, o tutkuyu gizlemek zorundasınız. Bu gizlilik, bu baskı bir gün sizi yavaş yavaş ayırmaya başlar.
Severek ayrılmak tam da böyle olur. Her şey varmış gibi ama bir yandan da eksik. O yakıcı arzu, o derin tutku bile bazen boşluğu dolduramaz. Gün gelir, en derin tutkularınıza rağmen birbirinizden uzaklaşırsınız. Geriye sadece o gizli kalmış anılar kalır.
Aslında bazen ayrılmak, uzun bir yolculuğa çıkmak gibidir. O ilk başta, sırt çantanı hazırlarsın, heveslisin, heyecanlısın. Yolda bir sürü şey paylaşırsın, kahkahalar, sessiz anlar, hararetli tartışmalar… Ama bir noktada fark edersin ki, yollar ikiye ayrılıyor. Sen bir tarafa, o diğer tarafa gitmek zorunda. Durursun, “Birlikte yürümeye devam ederiz belki” diye düşünürsün. Ama o, farklı bir yöne gitmek zorunda. İşte o an, vedalaşmak kaçınılmaz olur. Severek ayrılmak da bu işte: Başta her şey ne kadar güzel olsa da, sonunda yollar sizi başka yerlere götürür.
Bu sözlerim, birbirini çok seven ama asla bir araya gelemeyecek iki dostuma ithaf olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder